Tuesday, June 7, 2016

Çeşme Tarihi Yerler






KALE : Çeşme kalesi, 1508 seneninde Osmanlı Padişahı 2. Beyazıt tarafından yaptırılmıştır. Kalenin ilk inşaatı tam deniz kıyısına yapılmıştı. Ancak, sonraki senelerde denizin doldurulması neticesi bugünkü halini almıştır. Kale ve Liman, ticaret ve savaş gemilerini kötü hava şartlarına ve düşman saldırılarına karşı savunmaktaydı. Kalenin güney kapısı, Osmanlı mimarisinin bütün özelliklerini taşımaktadır. Kale içinde müze mevcut olup, müzede Ildırı (Eritre)'den çıkarılan arkeolojik yapıtlar sergilenmektedir.

KERVANSARAY: 1529 seneninde Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan iki katlı kervansaray, tipik Osmanlı dönemi kervansaraylarından biridir. Bir benzeri de Kuşadası'nda (Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı) bulunan yapının mimarı Ali Pabuççu'nun erkek çocuğu Ömer'dir. "U" biçiminde bir tasarıya sahip olan yapının ortasında geniş bir avlu, bu avlunun etrafında de dükkan, depo ve odalar bulunmaktadır. Bir veya birkaç merdivenle birinci kata çıkılır, burası da biçim itibariyle taban katına benzer. Yolcular bilhassa yabancı tüccarlardır. Bunlar oralarda ya hayvanlarıyla geceyi geçirebilecekleri bir konut veya şehirlerde mallarını koyacak ve satacak bir yer bulurlar. Kervansarayın restorasyonu tanımlamakta olup, otel olarak son zamanlarda hizmet vermektedir

ÇEŞMELER : Çeşme'nin tipik Ege mimarisi özelliklerine sahip pek çok yapısının yanısıra, ismini aldığı Osmanlı dönemi çeşmeleri de, bu mimari zenginliğe ayrı bir değer kazandırır. Kaza merkezi tasarınında yerleri belirlenen bu çeşmelerden Anonim Çeşme 1792 seneninde, Kaymakam Çeşme de 1829 seneninde yaptırılmıştır.

TÜRBELER : 18. Asra ait altıgen tasarılı bir türbedir. Osmanlı türbe mimarisinin temel karakteristiklerini yansıtmaktadır. Kaza merkezi tasarınında yeri belirlenmiştir.

CAMİLER : Camilerin tümü 19. Asra aittir. Bugün kullanılmakta olan bu camilerden Hacı Memiş Camii 1832 seneninde, Hacı Mehmet Camii 1842 seneninde yapılmıştır.

ÇEŞMEKÖY : "Daha önceki Camii" olarak da hatıralan yer, Çeşme kaza merkezinin 2 Kilometre. güneyindedir. Bizans egemenliği esnasında 1. Kılıç Arslan`ın kayınpederi Buyruk Çaka, yarımadayı ele geçirince, 1081 senelerinden Çeşme`ye gelmiş ve Oğuz Boylarından gelen Türkleri bu merkeze yerleştirmiştir. Hali hazırda bir cami kalıntısı ve geniş kabirliğiyle 11. Asır Türk yerleşmelerine ait enteresan bir örnektir.
Erythrai, Çeşme merkezine 27 Kilometre. uzaklıkta küçük adacıkları olan güzel bir koyun üzerinde heyetmiştir. Arkeolojik kalıntılarda M.Ö. 3000 de Erythoros idareninde olan kolonistler tarafından kurulduğu anlaşılmaktadır. Şehrin kuruluşunu müteakip bir müddet krallıkla yönetildiği bilinmektedir. M.Ö. 7. y.y. da iyon şehirleri arasında oluşturulan dini ve politik birlik olan "Panionion" a girmiştir. Pers egemenliğinden kurtulmak için gerek Yunanistan`daki ve gerekse Anadolu`daki şehirlerin sık sık teşebbüslerde bulundukları bilinmektedir.

Nitekim Erythrai de Grek donanmasının yakılması ve başarısızlıkla sonuçlanan Lade Deniz Harbine (M.Ö. 494) ortak olmuşlar ve daha sonra Attik-Delon Deniz birliğine de katılmıştır. M.Ö. 4 y.y da Karia`daki Pers satrapı Mausolos`a ile de dostane ilişkilerinin olduğunu, öyle ki Erythrai`liler Mausolos`a duydukları şükran hissinin bir ifadesi olarak onun Tunç`tan yapılma, altın saçlı heykelini de Agoraya dikmişlerdi. Perslerle Mausolos dolayısıyla olan bu yakınlaşma Erythrai`lilerle büyük ilişkileri bulunan Atameus Kralı Hermias`ın M.Ö. 345 de Perslere karşı harekete geçmesiyle bozulmuş, otonomisini kaybetmiş, ancak M.Ö. 334 de İskender`in şehri almasıyla bağımsızlığa kavuşmuştur. M.S ki yüzyıllarda Erythrai ile ilgili pek bilgi bulunamamaktadır. Ehemmiyetini de yitirdiği için, Bizans egemenliğinde köy hüviyetine girmiştir. On birinci yüzyıla kadar Ephesos metropolitine bağlı piskoposluk şeklinde görülen Ertyhrai`nin Çaka Bey`den sonra Türk egemenliğine girdiği bilinmektedir. Net olarak Türk egemenliğine girdiği 1336 dan sonra Erythrai, Erythre, Rhtrai Lythri şeklinde farklıklar gösteren bu yerleşme yeri, 16.y.y.`dan sonra İlderen ve Ildırı halini almıştır.

Kaynaklardan Erythrai akropolünde Athena mabedinin bulunduğu bilinmektedir. Yapılan kazılarda mabedin kendine ait mimari personel çıkmamış olmakla birlikte Arkaik devre ait altın fildişi , bronz ve fayanstan mamul bir çok küçük yapıtla, birinci sınıf işçilik gösteren çiçeklik parçaları, heykel ve heykelcilikle alakalı adak yapıtları bulunmuştur. Akropolün batı eteğinde köyün haneleri ile düz alan arasında resmi Agoranın bulunması kuvvetle muhtemeldir. Antik kaynaklardan öğrendiğimize göre Agora`da Artemisia`nın altın çelenkli heykelinin bulunduğunu öğrenmekteyiz. Ancak şu anda bunun yeri belli değildir. Erythrai`den çıkarılan taşınabilir yapıtların tümü İzmir Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.



Daha fazla bilgi için : www.cesmebook.com

No comments:

Post a Comment